Hamlaşmak Ne? Bilimsel Bir Mercekle “Geriye Evrim” Hâlini Anlamak
Bir sabah kendinizi “artık aynı hızda düşünemiyorum”, “eskisi kadar üretken değilim” veya “bir şeyler içimde donmuş gibi” derken buldunuz mu? İşte o an, halk arasında “hamlaşmak” dediğimiz şeyin kıyısına varmışsınız demektir. Benim bu kavrama ilgim, yalnızca dilin güzelliğinden değil; insan beyninin, bedeninin ve toplumun bu “geri dönüş” hâlini nasıl yaşadığını anlamak isteğimden geliyor. Peki, hamlaşmak dediğimiz durumun bilimsel karşılığı ne?
Hamlaşmak: Gündelik Dilden Bilimsel Tanıma
“Hamlama” genelde fiziksel bir acı olarak bilinir, ama “hamlaşmak” daha derin bir olgudur. Dilbilimsel olarak “ham” kökü olgunlaşmamış, tamamlanmamış anlamına gelir. Psikolojide ve nörobilimdeyse bu, bir tür regresyon — yani daha önce edinilmiş becerilerin, alışkanlıkların veya duygusal dayanıklılığın zayıflaması — ile açıklanabilir.
Kısacası: Hamlaşmak, biyolojik bir gerileme değil; bilişsel ve davranışsal bir “soğuma” hâlidir.
Beyin, yeterince uyarılmadığında veya sürekli düşük düzeyde stres ve tekrar eden görevlerle meşgul olduğunda, öğrenme kapasitesini kısmaya başlar. Nöronlar arasındaki bağlantılar “kullan ya da kaybet” yasasıyla zayıflar. İşte tam burada hamlaşma başlar.
Beyinde Hamlaşma: Sinaptik Azalma Fenomeni
Nörobilim araştırmaları, özellikle sinaptik plastisite üzerine yapılan çalışmalarda (Hebb, 1949; Fields, 2008), beynin sürekli uyarılmaya ihtiyaç duyduğunu ortaya koymuştur. Eğer belirli bir yetenek, düşünme biçimi veya duyusal sistem uzun süre kullanılmazsa, beynin o bölgesindeki bağlantılar incelir.
Bu, tıpkı kullanılmayan bir kasın zayıflaması gibidir. Bu yüzden yabancı dilini pratiğe dökmeyen biri, birkaç ayda bile “kelimeleri unutur.” Aynı şekilde, yaratıcı düşünmeyi bırakan biri de birkaç hafta içinde kalıplaşır. Bilimsel olarak hamlaşmak budur: plastisitenin paslanması.
Hormonlar da Hamlaşmaya Karışır
Kronik stres, düşük dopamin ve serotonin seviyeleri, motivasyonu ve öğrenme isteğini azaltır. Özellikle dopamin (ödül ve merak nörotransmitteri) azaldığında, beyin “keşif” modundan “koruma” moduna geçer. Yani artık öğrenmek değil, sadece günü tamamlamak ister.
Bir anlamda, hamlaşmak sinir sisteminin enerji tasarrufu moduna girmesidir.
Davranışsal Hamlaşma: Beyin Durduğunda Hayat Dairesi Daralır
Rutinle Aşırı Temas
Her gün aynı yolu yürüyorsanız, aynı insanlarla konuşuyorsanız, aynı uygulamaları açıyorsanız beyninizin “öğrenme merkezleri” (hipokampus, prefrontal korteks) giderek daha az aktif hale gelir. Bu monotonluk, beynin yeni sinaptik yollar kurmasını engeller.
Bu nedenle, “artık hiçbir şey ilgimi çekmiyor” hissi aslında biyolojik bir sinyaldir: nöronal çeşitlilik eksikliği.
Kaslarda Hamlaşmak vs. Beyinde Hamlaşmak
Kas hamlaması vücudun bir tepki mekanizmasıdır; toparlanmak için çalışır. Beyinde hamlaşma ise toparlanmamakla ilgilidir. Kas çalıştıkça güçlenir, ama zihin çalışmazsa küçülür. Bilimsel olarak buna “use-dependent atrophy” (kullanıma bağlı körelme) denir.
Beyin, tıpkı kaslar gibi: Ne kadar antrenman yaparsan, o kadar güçlü kalır.
Hamlaşmayı Önlemek: Bilimin Önerdiği 4 Basit Alışkanlık
1) Nöroplastik Beslenme
Omega-3 yağ asitleri, antioksidanlar ve B12 vitamini gibi besinler sinaptik yenilenmeyi destekler. Harvard Medical School’un 2020’de yayımladığı bir araştırma, bu besinlerin nöron zarlarını koruyarak öğrenme kapasitesini %20’ye kadar artırabileceğini göstermiştir.
2) Zihinsel Çeşitlilik
Her gün yeni bir görev, yeni bir fikir ya da farklı bir sosyal ortam. Beyin, “yeni”ye bayılır çünkü bu dopamin döngüsünü tetikler. Yeni kelimeler öğrenmek, farklı dillerde düşünmek veya basitçe farklı bir yoldan işe gitmek bile beynin hamlaşmasını engeller.
3) Fiziksel Aktivite
Egzersiz sadece kasları değil, beyni de uyarır. Aerobik egzersizlerin (koşu, yüzme, tempolu yürüyüş) beyinde BDNF (beyin kaynaklı nörotrofik faktör) salgısını artırdığı kanıtlanmıştır. Bu madde, nöronların yaşamasını ve yenilenmesini destekler. Yani hareket eden beden, düşünen zihni korur.
4) Duygusal Esneklik
Stresi bastırmak yerine yönetmeyi öğrenmek, hamlaşmanın duygusal versiyonunu engeller. Meditasyon, günlük tutmak veya konuşarak paylaşmak — duygusal işleme kapasitesini canlı tutar.
Hamlaşmak: Evrimsel Bir Geri Adım mı, Yeniden Başlama Fırsatı mı?
Bilimsel olarak baktığımızda, hamlaşmak aslında bir uyarı sistemidir. Beyin “yenilik yok, uyarı az, enerji düşüyor” mesajını verir. Ama bu mesajı doğru okursak, hamlaşma bir alarmdan çok bir çağrı hâline gelir.
Provokatif soru: Hamlaşmayı bir çöküş değil, yeniden kalibrasyon olarak görsek nasıl olurdu?
Zira beyin, yeniden öğrenme konusunda evrendeki en esnek yapıdır. Unutmak bir kayıp değil, yeniden inşa için alan açmaktır. Dolayısıyla hamlaşmak, bir tür zihinsel detoks da olabilir — yeter ki biz onu fark edip yönünü çevirelim.
Sonuç: Hamlaşmak Kaçınılmaz mı?
Hiç kimse sürekli “pişmiş” kalamaz. Her zihin, dönem dönem hamlaşır. Mesele, bu hâli fark edip ne yaptığımızda. Bilim bize gösteriyor ki hamlaşmak bir son değil, plastisitenin yeniden uyanma çağrısı.
O hâlde soralım: Bugün beynin hangi bölgesi hamlaştı ve onu yeniden ateşlemek için ne yapacaksın?
Belki de hamlaşmak, insanın kendini yeniden keşfetme döngüsünün en dürüst hâlidir.